11 Şubat 2012 Cumartesi

Çoksesli Türk Müziği

Malesef bugüne kadar bir türlü başarılamamış müziktir. Çok sesli müziği sadece piyanoya göre tasarlayıp düşünebilen müzisyen beyinler, Türk musikisini çoksesli yapabilmek için de piyanoya nisbeten uygun makamları, nihavendi, buseliği, sultaniyegahı, hicazı ve kürdi makamları çoksesli yapmayı denemişlerdir. Bunlar da tam anlamıyla olmamıştır, zira piyanoya uygun sanılan bu makamların dizilerinde, Türk musikisine has birçok perde vardır. Mesela hicaz makamını piyanoda çaldığınız zaman o hicaz aralığını tam veremezsiniz. Tanburda çalınan hicazla piyanoda çalınan hicaz farklıdır. Fakat olana razı olup bu gibi çalışmalar yapılmış, her zaman hadise piyano üzerine kurulduğu için de muvaffak olunamamış, bestelenen ya da düzenlenen parçalar Türk musikisi havasından uzak kalmıştır. Yalçın Tura'nın bazı çalışmalarını hariç tutarsak, çoksesli Türk müziği alanında dişe dokunur pek bir çalışma yapılamamıştır. Çünkü beyinler piyanodan çıkıp tanbura yönelmeyi bir türlü becerememiştir. Piyano batı sazıdır. Onunla çoksesli Türk müziği olmaz. Çoksesli Türk müziği yapılacaksa, bunun için de piyanonun bulunmasına da gerek yoktur. Gerekli partisyonu Türk müziği sazlarına göre yazabilen, gerekli kontrpuanı yazmayı becerebilen besteci, pekala uşşak bir çoksesli eser yazabilir. Nasıl ki Beethoven'ın bir senfonisinin notasını elimize alıp baktığımızda 1. kemanlar için ayrı, 2. kemanlar için ayrı, violalar için, çellolar için, kornolar, flütler, timpani ve diğer bütün enstrümanlar için ayrı parti yazılmış ise, bunun aynını Türk müziği için de yapabildiğimiz vakit, hangi makamda olursa olsun çoksesli Türk müziği yapmayı başarmış oluruz. Geçtiğimiz aylarda başladığım ve tahminimce ömrümün bundan sonraki birkaç senesini vakfedeceğim konu budur ve inşaallah yakın zamanda kayıtlarını ya da notalarını paylaşacağım.